Vicdanımın en orta yeri acıyor. Size de arada bir olur mu böyle? “Acaba” diyorum; bu ince çizgide nefes aldınız mı hiç? Ben çoktandır alıyorum, şimdi bile…
Üst üste hem de bin kere tekrar ederek ve katlayarak çoğaltıyorum içimdeki sancıyı.
Burası bir uçurum kenarı… Metrelerce yukarıdan aşağı doğru bomboş gözlerle bakılan bir yer. Ne kadar da özgürlük kokuyor ah! Sonrasında kanatlarım varmış gibi bir hisse kapılıyorum. Tadına bakmak için sabırsızlanıyorum aslında. “Ölmek nasıl bir şey?” diye tekrarlıyorum içimden. Dedikleri kadar jilet kesiği gibi kesiyor mu acıları? Mesela, ne kadar bir şiddetten sonra hafifler insan? Biliyor musunuz?
Biliyorsanız söyleyin.
Bir insanın, en doruktaki bir acıda bile duyarsız kalabilir mi kalbi? Azı, çoğu, ölçüsü nedir?
“Acı” diyorum, acı hani?
Yaktığı yerden bir cerahat gibi akıp gider mi ya da hiç gitmez mi? Merak ediyorum sahiden. Şimdi, hangi inanç geri çevirecek içimdeki intihar isteğini? Nasıl bir umut erteleyebilir ecele beni? Beni kandıracak bir söz var mıdır bu dakikadan sonra ve hâlâ? Varsa söyleyin.
Gelecekse beklerim.
Ama kandırmayın beni.
Acı üç harf ama tarifi olmayan şey… Şuan benim içim neden acıdı biliyormusun? Bu gün onuncu ayın onu 10/10/2019 az önce tesadüf vari dinledim seni sonra araştırayım dedim, küstahlık yapmayayım lakin ben herkesi dinlemem… Sesinde çekilmiş çilelerin sessiz çığlığı var sanki ama sözlerinde henüz umudunu kaybetmemiş bir cengaver! Sonra biyografi takıldı gözüme bu gün doğum gününmüş biraz daha gezindim site de ve yukarıda ki yazıyı okudum içinde kopan fırtınayı yüreğimde hissettim ve biliyormusun içim ACIDI
Sonra bir Ahmet Kaya şarkısı düştü aklıma
Ölmek istedinmi anne yaşamak isterken delice
Sustum karanlık odaya baktım yine içim acıdı
Ama içimdeki inat tekrar baş gösterdi yumruğumu sıktım ve dedim ki Yıkılmak yok yenilmek yok zalimi sevindirmek mi Asla! Biliyorum çok konuştum özür dilerim ama yazmak istedim bir gün bu yazıyı okuyacağını umut ederek selam ediyorum İyiki doğdun rojbuna te piroz be
Daha ne gördün ki!